29 EKİM AKŞAMI
29 EKİM AKŞAMI
Tüm gün törenleri izlemiştim. Anıtkabir’e gidenlerdeki o sevgiyi, o coşkuyu hissetmiştim, sanki onlarla birlikteydim aynı heyecanı yaşıyordum.
🇹🇷
İlk kez törene katılamadım. Bana kalsa giderdim de… Torunlarım engelledi. Biraz üşütmüşüm galiba… Bu nedenle de o heyecanı gözlerim dolu dolu yaşayamadım.
🇹🇷
Ama yine de çocukluğumdan beri bildiğim yaşadığım bu duygu içimdeydi. Sabahtan balkona ortasında Atatürk’ün bulunduğu en büyük bayrağı astım. Sanki katılamamı telafi edecekmişim gibi. Etraf kararmıştı. Akşam oluyordu. İzmir Kordon’unda uzaktan, kıpkırmızı bayrağımın binlerce el üzerinde yavaş yavaş getirildiğini gördüm. Gelişinde bir asalet, ağırlık vardı. İki tarafından tutmuşlar, yavaş yavaş ellerin üzerinde kayıyordu. Çok kalabalıktı ama yine de bir sessizlik vardı. Sanki bir ses gelse bir şeyler kaybedilecek gibiydi.
🇹🇷
Evet değişmeyen bir şey daha vardı. Büyük bir saygı ve sevgi. Arada bir marş söylemek isteyenler oluyordu ama bir süre sonra sesler sönüp gidiyordu. Sessizlik ve saygı her şeyden ağır basıyordu. Sanki duygu dolu bu anların bozulması istenmiyordu. Bayrağımız yavaş yavaş sevgi dolu ellerde süzülüyordu. Atalarımızdan bize, memleketimin bir ucundan öteki ucuna kadar gidiyordu.
🇹🇷
Bu böyle başladı böyle sürecekti. Yüreğimizden koparılamazdı…
🇹🇷
Bayrağımız atalarımızın, şehitlerimizin, vatanımızın bir parçasıydı. Bizim olan bir parça. Onu kim alabilirdi ki? Bayrağım bütün güzelliğiyle yavaş yavaş süzülüyordu. Kalbimize, hayatımıza, benliğimize sızıyordu.
🇹🇷
Bu böyle gelmiş, böyle sürecekti.
Prof. Dr. TÜRE TUNÇBAY
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği İzmir Şubesi Başkanı